1. GARSON :
(Seyircilere yönelerek) Ne güzel bir gün! (Uzun uzun gerinir. Esner. Sonra değişik bir
sesle, daha yüksek) Ne güzel bir gün sayın...sevgili seyirciler! Belirli bir kişiye bakarak)
Öyle değil mi bayan? (Bir başka kişiye bakarak) Öyle değil mi bayım? (Döner, yürüyerek
sahnede küçük bir yuvarlak çi*zer, eski yerine gelir, gerilerde belirsiz bir noktaya bakar,
bağırarak) Öyle değil mi be! (Birden kendini toplar yavaşça) Öyle değil mi be, dedim Be,
dedim, özür diterim. Bilerek söyledim, istedim ki... Neyse, istediklerimi bir solukta
söylemiyeyim, daha iyi. Sırası gelince söyliyeceğim nasıl olsa.
(Bir susuş) Siz sevgili seyirciler, hepiniz ayrı ayrı ya da ikiniz üçünüz bir arada, işinizden,
evi*nizden, sokağınızdan kalktınız geldiniz buraya. Kapıda, şu bizim tiyatronun
kapısında, bir şeyleri bıraktınız. Bu günü, birçok günleri belki de (Bir su*suş) Biliyor
musunuz,ben bir saatten bu yana hep sizi düşünüyordum işte diyordum, şimdi...Bayan A
bulaşıklarını kuruladı, kahvesinin son yudumu*nu içti sokağa çıkmak üzere. Bay B sinir
içinde kızının okul ödevini bitirmesini, daha da beteri karısının hazırlanmasını bekliyor.
Ama evet, bo*şunaymış umutsuzluğu, hazırlandı işte. Onlar da sokağa çıkmak üzre.
Bayan C'nin sevgilisi karşı kaldırımda beliriverdi, buraya birlikte gelmek için
sozleşmişlerdi. Şöyle bir aynaya baktı, boyasını yeniledi. Çantasını aldı, sokağa çıkmak
üzre. Şu işe bakın, hepsi sokağa çıkmak uzre! Hepiniz ayrı sokaklardan, ayrı
düşüncelerden, ayrı duygulardan kopup geldiniz...bir birlik oldunuz karşımda. Ama
durun, ben de bir birliğim! ("Çevresine bakarak) Şu eşyalarla, şu ışıklarla, daha
görmediğiniz içerdekilerle bir birlik. (Gülümseyerek) öyle olsun. Bir susuş) Burası ne,
biliyor musunuz? Bir kahve. Yazlık bir kahve. Bir tiyatro kahvesi. Tiyatrolarda bugüne
değin gördüğünüz bin b ir kahveden bir kah*ve. Bir tepenin üstünde. Uzakta deniz. (Bir
susuş) Siz bir tiyatro kahvesinin gerçekten daha gerçek olduğunu biliyor musunuz? Ben
biliyorum.
Ben belki sadece bunu biliyorum. Buna inanıyorum. (Birdenbire) Ya sîz? Siz de inanıyor
musunuz bir tiyatro kahvesinin gerçek bir kahveden daha gerçek olduğuna? (Belirli bir
kişiye bakarak) Siz bayım, inanıyor musunuz? Ya siz bayan? (Ço*cuksu güler) Be,
demiyeceğim. (Bir susuş) Ya inanmıyorsanız? (Üzgün) öyleyse... ne yaparım ben? Sizi
gıdıklayarak güldürmeyi, gözlerinize so*ğan sürerek ağlatmayı, iki kez ikinin kaç ettiğini
sorarak düşündürmeyi bilmiyorum ben. Sonra... sonra.... (Ağlar, Komik ağlama. Sonra
mendiliyle gözlerini kurular) Gene özür dilerim. Karşınızda ağladım. Bir oyuncunun
gözyaşlarıyla ağladım karşınızda. Soyunma odam da değildi burası. Birdenbire nasıl
oldu, ben de anlamadım. (Birden hatırlamıştır) Makyajım? Makyajım ne oldu? (Arka
cebinden küçük bir ayna çıkarıp bakar.) Oh, ne iyi, duruyor. Sîz aldırmayın gene.
Söyledim ya, bunlar bir oyuncunun gözyaşları! Ama belki de anladınız beni. Ne der size
bir oyuncunun gözyaşları? Bilmem orasını. Ama bildiğim bir şey var. (Sesini yükselterek)
Bir tiyatro kahvesinin gerçekten de gerçek olduğuna inanmanızı İstiyo*rum. (Bağırarak)
inanmayanları istemiyorum. Hamlet'e inanmayanları istemiyorum. (Bir süre) Bu*rası bîr
kahve! Ben de onun garsonuyum.
Oyunun adı :Kahvede şenlik var
Yazar :Kudret Aksal